Bu sefer ülkemizin özgün kişiliklere sahip insanların nasıl dışlandığını anlatmak istiyorum. Bu mesele yine yetkin insanların sırf sığ ve şekilci bir düşünme sistemine riayet etmemeleri yüzünden ötekileştirilme sürecini özetleyeceğine inanıyorum. Bu durumları yazmamdaki en büyük neden ise bu sürecin yine toplum tarafından normal karşılanma refleksine duyduğum aciz şaşkınlığımdandır.
Toplumumuzun benimsediği en büyük felsefe bence Nietzsche’ye aittir; ‘’ “Kendinden Hiç Söz Etmemek Çok Soylu Bir İki Yüzlülüktür.”
Kendi kusurlarımızdan, kabahatlerimizden bahsetmeyelim. Daha kendi ile barışık ya da insanları kırmaya dayanamayan insanların kusurlarını ve kabahatlerine odaklanalım. Yüzsüzlüğümüz bizleri utandırmasın. Başkalarının yanlışları gerektiğinde bizim de doğrumuz olsun ama genel bir tepki ile karşılaşırsak, hemen başkasının hatasına sığınıp kendimizi, haksızlığımıza rağmen haklıymışçasına aklayalım. Çünkü süregelen arsızlığımız genlerimizde bunu emredir. Ve deliliğin filozofu şöyle devam eder;
’’ Ben” diyorsun ve bu kelime ile gururlanıyorsun. Fakat bundan daha büyüğü ki, sen ona inanmak istemezsin, bedenin ve onun büyük aklıdır. O, “ben” demez. Fakat “ben”i oluşturur.’’
Bu ‘’BEN’’ yaratılırken diğer her şeyin bir araç olarak kullanılması ve araçların kendini araç olarak görmeyerek, kraldan daha kralcı olarak başka araçlar yaratması ile kısır döngüye giren saydam saadet zincirinin giderek güç kazanmasının politik sonuçlarını yaşıyoruz şu anda. Sahibine göre kişneyen atlar önüne geleni ezip çiğniyor ve suçlu olmuyorlar. Çünkü kendilerinin pisliklerini, yolsuzluklarını ve hukuksuzluklarını kapatmak için tüm güçlerini kullanıyorlar. İnsanlar için kullanılması gereken tüm haklar tanrı kompleksi yaşayan bir psikopatın elinde toplandı, gerekli olduğu zamanda acizlik gösterip yüzbinleri molozların altında ölüme terk etti ve hiçbir sorumluluk hissetmedi, yüzü bile kızarmadı.
Seçimler yaklaşırken vatandaş olarak artık şunu bilmemiz gerekiyor, ‘’ ödül de ceza da bu dünya da olmalı ‘’. Mükemmel hukuku belki bulamayacağız, göremeyeceğiz ama doğru hukuku adalet sistemimize yerleştirip, aynı yanlışların başkalarının doğrusunun olmasının önüne geçebiliriz. Bu demokrasi savaşında popülerliği veya şovenizmi değil, iyiyi, güzeli, bilimi, modernizmi, kadın ve doğruyu destekleyelim. Vive la révolution !