31 Mart 2024 tarihinde yapılacak olan yerel seçimlerde İl Belediye Başkanları, İlçe Belediye Başkanları, Belde Belediye Başkanları, Mahalle Muhtarları, İl Genel Meclis ve Belediye Meclis Üyeleri seçilecek.
Yerel seçimlere kadar girdiğimiz ekonomi tünelinin ışıklarını kapatarak karartma uygulamasını daha çok arttıran hükümet, vatandaşın tünel boyunca camdan baktığında göreceği enflasyon ejderhalarını ve asıl tünelin sonuna varınca göreceğimiz enkazın akıl almaz büyüklüğünü farkedip, daha fazla zayiata yol açmamak ve bir an önce fen bilimlerine ve fenni mantığa dayalı ekonomi yönetimini uygulayabilecek alternatif ve ehil kaptanlar arayışına geçerek seçimde onlara devretmek üzere mevcut şoförleri değiştirmemizi engellemek için zaten geç bile kalınmış olan memur ve emekli maaşlarındaki artış ile ekonominin düzelmeye başlayacağını, çok kötü olsaydı bu zamların yapılamayacağı kanaatini halkın dimağına yerleştirmeye çalışıyor. Maaşları yetmediği için kredi kartlarına şimdiye kadar fazlasıyla borçlanan yüzbinlerce kişi zaten yapılan bu memur ve emekli zammı ile borçlarını kapatabilmeyi umut etse de kazın ayağı öyle değil; misal bugün mazota yine 1 lira 7 kuruş zam geldi.
Seçimin bitmesiyle birlikte Kemal DERVİŞ misali kurtarıcımız olarak lanse edilen Maliye Bakanı Mehmet ŞİMŞEK hakkında Devlet Bahçeli’nin 2015 yılında partisinin mitinginde “bir kiralık şahıs Maliye Bakanlığı koltuğunu işgal etmektedir” sözlerini ve görevi devrederken Mehmet ŞİMŞEK’e bakarak “ohhh!” çekip seçim meydanlarında “beni İngiliz vatandaşı bir maliyeciyle karşılaştırmayın!” diyen Nureddin NEBATİ örnekleri de siyasetin ne pergelinin ne gönyesinin kalmadığını, pusulasının da iyice bozulduğunu gösteren örneklerden birisi sadece.
Evet biliyorum; “Günaydın Serkan, şimdi mi farkettin?” dediğinizi...Elbette bunlar yeni şeyler değil ama asıl dikkatlerimizden kaçan ve daha vahim olan siyasette yalanın, dolanın, sahte yüceltme yada itibarsızlaştırmaların, kendi partisinde olduğu için yada menfaatleri uyuştuğu için göklere çıkarmaların yada sırf başka partide olduğu yada menfaatleri çeliştiği için itibarsızlaştırmaların ve bu esnada gerçeklerin, hakkın, hukukun, adaletin, güvenin, saygının, sevginin, hoşgörünün hoyratça feda edildiği ve halkımıza da kötü örnek teşkil ettiği ve maalesef tavanda ki bu kötü örneklerin kanser gibi tabana da yayıldığı gerçeği….
Sorarım size halkımızın alın terinden, emeğinden feragat ederek ortak havuzu olan hazinede biriktirdiği paraları; liyakatsiz, beceriksiz, zarar ettiği halde inatla zarara razı olup istifa etmeyen yada ciddi şaibelerle görevi tekrar devralan bu bekçiler yüzünden ziyan olursa bu halkı bu milleti perişan, malsız, mülksüz, parça parça, yaşama sevincini ve umudunu yitirmiş, hayata küsmüş ve kızgın ve öfkeli ve vatana inancını yitirmiş ve neticede “serseri” bir fakir, bir dilenci ve geleceğin bolşeviği yapmaz mı?
Evet yapar ve yapacak…Bu böyle devam ettikçe camilerde “Sabredenleri müjdele…” ayetini defalarca Cuma hutbelerinde okutsalar da Hz. Ömer’in adaletle yönetilmeyen bir devletin yıkılacağı tarihi tespitini değiştiremezler. “Devlet için fert feda edilir” zehirli zihinlerine karşı “hakkın hatırı yücedir büyüğüne küçüğüne bakılmaz” diye Hz.Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in verdiği mücadeleyi esas almayıp adalet terazini kırdıkları, adalet meşalesini söndürüp gerçekleri karanlıkta sakladıkları, adaletin kılıcını hakim ve savcıların elinden zorla alıp onları da korkutup baskı altına aldıkları sürece devletin yıkılmaması için sebep kalmıyor. Akıl, mantık ve tarih bu gerçeği defalarca her coğrafyada her asırda göstermiş, bu bir tez, bu bir kehanet, bu vatanıma karşı yıkılsın diye vicdansızca leş kargaları gibi bir bekleyiş değil…
Ben sadece Emile ZOLA gibi gerçeğin peşindeyim…
Serkan KARTAL
12/07/2023